hürriyet

28 Nisan 2015 Salı

İÇİNDE AŞK SAKLI


İÇİNDE AŞK SAKLI/ JUDİTH MCNAUGHT
EPSİLON, 580 syf.
Orjinal Adı: Whitney, My Love
Gooreads Puanı: 4.21


ARKA KAPAK:

People dergisinin 'Yüreğin Kraliçesi' adını verdiği, 

New York Times'ın bir numaralı yazarı Judith McNaught, okurlarıyla yeniden buluşuyor. 

Beklenen romanı İçinde Aşk Saklı yazarın müthiş kariyerine başlangıç eseri… 

Whitney'in yanına uzandı Clayton. Başparmağıyla Whitney'in yanağına dokundu ve genç kadının elmacık kemiğinin nazik kıvrımını parmak ucunda hissetti. Clayton bu kadının ruhuna, tazeliğine tapıyordu adeta; Whitney'in tutkusu iç yakıcı ve tahrik ediciydi… 

Bunu düşündüğünde bile Clayton iliklerine yayılan keskin bir acı hissediyordu. Bu kadın tıpkı onun umduğu gibi, hatta umduğundan da öte bir yaratıktı; inatçıydı, tatlıydı, şehvetliydi, küstahtı ve zekiydi… Heyecan verici bütün zıtlıkları içinde barındıran bir hazineydi. Clayton'ın hazinesiydi!

YORUM:
Bazı kitaplar vardır niye bu kadar geç okudum diye hayıflanırsınız. işte bu kitap da bende aynı etkiyi bıraktı. tarihi kitapları severim ancak tarihi aşk romanlarını çok sık okumam bu nedenle biraz fazla seçici davranır çok araştırırım. nitekim seçimimde yanılmadığımı, yorumları ve puanları hakeden bir kitap olduğunu görmüş oldum. 
kitabımız 1800 lü yıllar ingiltererinde yaşanıyor. (en sevdiğim) Whitney çok yaramaz bir kız, Paule deli gibi aşık, fakat Paul ona tahammül edemiyor babası da öyle, babası Whitneyi teyzesi Anne le Fransa ya gönderiyor onu yetiştirmesi için. oysa Whitney çok iyi bir kız aslında sadece ata binmeyi seviyor 6-7 dil biliyor ama nakış işleyemiyor, referans yapamıyor, dans edemiyor, şarkı söyleyemiyor ve piyano çalamıyor ve tabi ki o yıllarda bunlar daha önemli :)))
Anne teyzesi  Ona öyle bir şekil kazandırıyor ki bırakın Paulü herkes ona hayran kalacak. peki ya Claymore Dükü Clayton. Clayton gizlice babasıyla anlaşır ve Whitneyle nişanları onaylanır babası resmen onu satmıştır. Whitney öğrenince neler olacak?  Claytonun aşkı ikisinide yeter mi? yoksa Whitney in nefreti ikisini de yok eder mi? yanlış anlaşılmalarla dolu bir aşk serveni sunmuş yazar bize. önce karşıdakine kendini savunma demeyelim de bir açıklama hakkı verelim, belki de olaylar hiç de bizim tahmin ettiğimiz gibi değildir. 

yazarın notu:

Sevgili okurlar, 
İçinde Aşk Saklı... Kaleme aldığım ilk romandı ve 1978 yılında bu romanı yazmaya başladığımda tek hayalim bu hikayenin bir gün basılmasıydı. Pocket Books tarafından satın alınan İçinde Aşk Saklı  ilk kez 1985 yılında yayımlandığında, romanın en çok satanlar listesine girebileceğini, ödüller alabileceğini ya da sonrasında bir klasik olarak anılacağını hayal bile etmemiştim. fakat böyle oldu ve bu beni çok mutlu etti. 
Aslında bu bir başlangıçtı.

bunu paylaşıyorum çünkü bazı kaynaklarda  bu kitap ikinci olarak geçiyor ancak yazar bu seride ilk bunu yazmış sonrasında bu kitapta bahsi geçen kişilerden 2. ve 3. kitaplarını kaleme almış.
Düşler Krallığı
Sen Gelmeden Önce 
tercih sizin hangisini önce okumak isterseniz. sıralı okumak isterseniz önce Düşler Krallığı sonra da 
İçinde Aşk Saklı okuyabilirsiniz.
Puanım:5


JUDİTH MCNAUGHT

People dergisinin “Yüreğin Kraliçesi” adını verdiği, New York Times’ın Çok Satanlar listesinin değişmez yazarı Judith McNaught, 1944 yılında Amerika’da doğdu. Daha önce radyoda program yapımcılığı yapan ünlü yazar, 1978 yılında yazmaya başladığı aşk romanlarıyla büyük bir hayran kitlesi oluşturdu. Öykü kurmada, masalsı atmosferler yaratmada ve aşkı anlatmadaki ustalığıyla tüm eleştirmenlerden tam not alan McNaught vazgeçilmez eserlerini Houston’daki evinde yazmaya devam etmektedir. 19 yy'ın ilk başlarında, İngiltere'de geçen tarihi aşk romanları ile bu tarz romanların öncüsüdür. Daha sonra 50'den fazla yazar Judith McNaught'un izinden giderek, aynı stilde yazmaya başlamışlardır. Ayrıca CBS radyo kanalının ilk kadın yapımcısıdır.

Judith McNaught'un ilk kitabı Whitney, My Love - İçinde Aşk Saklı olmasına rağmen, bu kitap 1986 yılında, yazar kendini ispatladıktan sonra basılmıştır. Tarihi aşk romanlarının belli kuralları vardır. Bu tür kitaplar genelde cinsellik içermez. Bu kuraldan tamamen habersiz olan Judith McNaught'un ilk romanları benzersiz ve tektir. Whitney My Love - İçinde Aşk Saklı yoğun duygusallık ve tutku içerdiği için, o dönem yazılan tarihi aşk romanlarından ayrılır. Romanın başarısından sonra, bu tarz yazılan romanlar artmıştır.
Westmoreland Serisi
  • İçinde Aşk Saklı (1985)
  • Düşler Krallığı (1989)
  • Sen Gelmeden Önce (1994)
  • "Miracles" in A Holiday of Love (1995) - Jill Barnett, Jude Deveraux, Arnette Lamb ile beraber (çevrilmedi)
  • Simple Gifts (1997) - Jude Deveraux ile beraber (çevrilmedi)
Sequel Serisi
  • Sonsuza Kadar (1987)
  • Seni Beklerken (1988)
  • Mutluluk (1990)

Cennet Serisi

  • Cennet
  • Kusursuz
  • Gece Fısıltıları
  • Koru Beni
  • Aldığım Her Nefeste

Günümüzde Geçen Aşk Romanları

  • Kalbim Sende Kaldı
  • Sana İhtiyacım Var


KOCAN KADAR KONUŞ DİRİLİŞ


KOCAN KADAR KONUŞ DİRİLİŞ/ ŞEBNEM BURCUOĞLU
DEX PLUS, 250 SYF.

Goodreads puanı: 3.96

ARKA KAPAK:

"Dişi olan karadul örümceği, erkeğiyle çiftleştikten sonra onu bir güzel yermiş. Yediği erkek sayısı günde yirmiyi bulabilirmiş. Denilen odur ki erkek, sadece yavruları olsun diye kendini kurban edermiş. Bir günde yirmi erkek!Ben bir tanesini bulmaya çalışırken maymun oldum, Allah'ın örümceği günde yirmi erkeği bulduğu gibi bir de mideye indiriyor!"

Çok sevgili Türk kızı, Bir önceki kitapta mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temelinin bir koca bulmak olmadığını anlatmaya çalışmıştım hatırlarsan. O kitapta bana verilen tavsiyeleri hiç uyguladın mı bilmiyorum ama sonunda başıma neler geldiğini gördün. Şunu hiç unutma: sen belli bir yaşa gelene kadar kimileri evlen diye baskı yaparken kimileri de evlenmeni engellemek için elinden geleni ardına koymayacak!Nikâh masasına oturana kadar atlatman gereken çok badire, dahili ve harici çok bedhahların olacak.

Tüm bunlara rağmen akıl sağlığını koruyabildiysen seni gönülden tebrik ediyorum; yüce bir insan, eşsiz bir varlıksın sen Türk kızı! 
(Tanıtım Bülteninden)


YORUM:
Kız Şebnem :) şuan o moddayım resmen. öyle tatlı, kibar ve hoş ki. hele bu kitap ilki kadar komikti. 20. İzmir Kitap Fuarında imzalattım kitabımı ve Şebnem le tanıştım nasıl cana yakın, sempatik anlatamam. kitabım imzalı olunca okuması bir başka oluyor tabi :) Efsun maceralarına ve şanssızlıklarına devam ederken bende yer yer kendimi buldum bazı yerlerde. evlenirken gelin ve damada nasıl bir zulüm yapılıyor kendi yaşadıklarım geldi aklıma da yine stres oldum. zaten düğünden bir gün sonra bir boşluk olmuştu, 1 ay sonrada migren atağı geçirip 6 ay tedavi görmüştüm. o kadar yani :) şimdi güldüğüme bakmayın hakikaten en mutlu olmamız gereken zamanlarda ne çok gözyaşı dökmüştük :(( neyse efsunda aynı yollardan geçiyor kaynana denilen kişiyle oda karşılaşacak ama onunki biraz farklı işi sanki biraz daha mı zor? okuyun derim. her insana kendi yaşadıkları zor gelir ama bazen kendinizi birkaç dakikalığına bırakın ve diğer insanların neler yaşadığına bir bakın belki de sizin yaşadıklarınız onların yaşadıklarından çok basit ve çözümü olan bir durumdur, umutsuzluğa kapılmadan önce çözüm üretmeli, insanları dinlemeli herkes ikinci bir şansı hak etmez mi?

Puanım:5

20 Nisan 2015 Pazartesi

hangi "küçük prensi" almalı ?


     Küçük Prens, 1943 yılında Antonie de Saint-Exupery tarafından yazılmış. Fransızca özgün adı: Le Petit Prince dir.  2015 te 20 ye yakın yayın evinde küçük prens baskılarını görmek mümkün. Zira telif haklarında şöyle bir kural var: Yazarın ölümünün üstünden 70 yıl geçince telif hakkı dönemi sona eriyor. Saint-Exupéry’nin ölüm tarihi 1944, dolayısıyla 2015 itibariyle artık isteyen herkes Küçük Prens’i yayımlayabilir. Tabii  pek çok yayınevi Küçük Prens çevirilerini hazırlamış, basım aşamasına getirmiş ve eserin telifinin dolmasını dört gözle bekliyormuş.  Can Çocuk, Remzi Kitabevi, İthaki Yayınları, Kırmızı Kedi, Palto Yayınevi, Notos Kitap ve Şule Yayınları’nın aralarında bulunduğu yayınevlerine daha çok yayınevi katılacak gibi gözüküyor. Haliyle pek çok okurun kafası karıştı. Bende dayanamadım bir derleme yapmaya karar verdim.  Umarım sizlere faydası olur.


      Eserde bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılmakta.Sahra Çölü''ne düşen pilotun Küçük Prens'le karşılaşması ile başlayan kitap yirmi yedi bölümden oluşuyor. Özellikle Küçük Prens'in yurdundan ayrılıp altı ayrı gezegene yaptığı gezileri anlatan bölümlerde bazı tipik yetişkin yaşam biçimlerinin eleştirisi yapılmaktadır. Kralın gezegeni otorite tutkusunu, sanatçının gezegeni, kendini beğenmişliği ve sanatçının toplumla yitirmiş olduğu iletişimsizliği, sarhoşun gezegeni, umutsuzluk ve buna dayanan unutma isteğini, iş adamının yaşadığı gezegen, amaçsız sahip olma tutkusunu, fenercinin gezegeni anlamsız ve sorgulamaksızın yerine getirilen görev duygusunu, coğrafyacının yaşadığı gezegen ise bilimi kimin için yaptığını unutan bilim adamını ve bilim anlayışını sembolize ediyor.Son gezegen ise dünyadır ve dünya insanların kendi değerlerinden daha çok giysileriyle anlam ve değer kazandıkları, biçimin özden daha fazla önemli olduğunu yansıtan bir imge görünümündedir.
     Yazar, New York'ta bir otel odasında kaleme aldığı hikâyenin çizimlerini de yapmıştır. Exupéry hem çizimleri hem de hikâyeleri bir çocuk kitabı gibi kurgulamış olsa da, bu kitap onun moderniteye ve2. Dünya Savaşı'nın etkilerinin sürmekte olduğu topluma eleştirisini ifade ettiği bir kitap olarak da değerlendirilir.
         Yazarın ilhamını kendi başından geçen olaylardan aldığı düşünülür. Bir pilot olan Exupéry, 1935 yılında bir hız rekorunu denerken, Sahra Çölü’nün ortasına düşmüştü. Ayrıca karısı Consuelo’nun Küçük Prens gibi bitmek bilmeyen arzuları ve korunma arzusu olduğu, Küçük Prens’in gezegeni gibi volkanlarla dolu El Salvador’da yaşamıştı.
     Yazar eseri, dostu Leon Werth’in çocukluğuna adamıştır. Ve bunun için çocuklardan özür dilemektedir. "Bu kitabı koskoca bir adama adadığım için küçüklerden beni bağışlamalarını  dilerim."
    Kitapta, Küçük Prens’in yaşadığı asteroid olan B612’yi bulan ama şalvar, cepken, fes giyiyor diye 1909 yılında katıldığı astronomi kongresinde görüşleri dikkate alınmayan Türk astronomun, ülkesinde bir diktatörün halkına Avrupalı gibi giyinmeyi emretmesinden sonra 1920’de şık bir giysiyle kongreye katılması ve bildirisinin kabul edilmesi ile ilgili olan paragraf Türkiye’de tartışmalara yol açmıştır.

Hikâye ilk defa 6 Nisan 1943’te hem Fransızca hem İngilizce olarak yayımlandı. Günümüzde 210 ayrı dil ve lehçeye çevrildi.

Türkçeye ise  ilk kez 1953’te Ahmet Muhip Dıranas’ın  tarafından kazandırılmış Küçük Prens ve yıllar içinde farklı isimler tarafından da  Türçe'ye çevrildi. 1988’den bu yana kitabın Türkiye’deki yayın hakları Mavibulut Yayınları’na aitti (ki yayınevinin üç boyutlu Küçük Prens’i nefis). Selim İleri, Azra Erhat ve Nihal Yeğinobalı’nın yaptığı çevirilerin de yayımlanması işten bile değil. Fakat görünen o ki Küçük Prens’i daha çokları Türkçeye çevirecek. Umarım, 70 yılı dolan ve ‘kamu malı’ sayılan önemli yazarların (başta Batı ve Rus klasikleri) eserlerinin başına gelen Küçük Prens’in de başına gelmez. 

MAVİBULUT YAYINLARI
(1987’den beri “Küçük Prens”in yayıncısı)


Çevirmeni: On yıldır okuduğumuz “Küçük Prens”in çevirmeni olan Sumru Ağıryürüyen aynı zamanda bir müzisyen de. Bu yüzden kitabı çevirisinin lirik bir dili olmasını amaçlamış. Hatta yüksek sesle okunurken okurun bir şarkı dinlediğini düşünmesini amaçlamış.

Kapağı: Hak sahibi yayınevi Gallimard’ın belirlediği şekilde tüm dünyadaki tasarımlarla aynı biçimde hazırlanmıştır.

Mavi Bulut editörü Keriman Güldiken: 
“Küçük Prens”in 1987’den beri yayım hakları Mavibulut’a aitti. Bu tarihten önce pek çok yayınevi tarafından yayımlanıyordu ancak Mavibulut yazara ve emeğine saygı duyan bir yayınevi olduğundan haklarını alarak yayımlamayı seçti. Bu tarih sonrası da büyüklü küçüklü pek çok yayınevi tarafından korsan olarak yayımlanmaya devam etti. Şimdi “Küçük Prens”i Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açısından 70 yılı dolduğundan yayımlamak serbest. Artık her yayınevinin bu kitabı yayımlama hakkı var. Bu yeni durumun akla getirdiği bir endişe de metnin/ kitabın ne kadar zarar göreceği. Ne yazık ki bunu denetleyebilecek herhangi bir mekanizma yok. Anlaşılan önümüzdeki günlerde hepimiz “Küçük Prens”in “ucuzlaştırılmasını” izleyeceğiz. Başka bir konu da ülkenin her alanına yayılmış bir “subaşı tutma” eğiliminin ne yazık ki edebiyat camiasında da kendini gösteriyor olması. Kimi yorumcular “bu iyidir, bu kötüdür” diyebiliyorlar fütursuzca. Kaldı ki söz konusu sanat olunca iyinin ve kötünün ne olduğuna kim nasıl karar veriyor, bu kararları verirken nelere dikkat ediliyor, iyi anlamak lazım. Bu, edebiyatta eleştiri konusunun ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı. Benim asıl dikkatimi çeken bir diğer konu, yeni “Küçük Prens” baskılarının tanıtım kampanyalarında yıllardır başka yayınevlerinin yayım hakları engelleniyormuş tavrının takınılması. Yasalara ve yazar haklarına uygun davranmanın kabahat sayılması başka hangi ülkede vardır? Kanunlara uygun davranmak ne zamandar beri suç oldu? Aslına bakarsanız bizim açımızdan değişen pek bir şey olmayacak. Mavibulut ilkeli ve özenli yayın anlayışını sürdürmeye devam edecek. “Küçük Prens”, ‘telifsiz’ olarak yıllardır yayınevlerince yayımlanıyordu zaten. 

CAN ÇOCUK YAYINLARI 

Çevirmeni: Can Çocuk Yayınları’nın “Küçük Prens”i en özel baskılardan. Çünkü çevirisi Türk şiirinin ve edebiyatının iki büyük ismine ait. Cemal Süreya ve Tomris Uyar’a. Edebiyat tarihimize birbirinden değerli eserler kazandıran bu iki dev kalemin aynı zamanda olağanüstü birer çevirmen olduğunu da vurgulamak isteriz. İşte Can Çocuk’un “Küçük Prensi”i bu iki dev ismi buluşturuyor. 

Baskının özellikleri: Tomris Uyar ve Cemal Süreya’nın “Küçük Prens” çevirisi 19 yıldır basılmıyor/ basılamıyordu. Meraklıları bu kitap için sahafların yolunu tutuyor ve fahiş fiyatlar ödemek durumunda kalıyordu. Bu çeviriye artık ulaşabiliriz. 

Kapağı: Orjinal kapak
Önsöz ya da ek bilgi: Yok

Everest Yayınları

Çevirmeni:
 Everest Yayınları’nın “Küçük Prens”inin çevirisi Türk edebiyatının usta kalemlerinden Selim İleri’ye ait. İleri “Küçük Prens”le ilgili şunları söylüyor: “ Küçük Prens’ le 9-10 yaşlarındayken Azra Erhat’ın çevirisiyle tanıştım. Ciltli çok güzel basılmış bir kitaptı. Beni çok etkiledi. Hem Türkçe hem de Fransızca çevirisini hiç yanımdan ayırmadım. Tomris Uyar- Cemal Süreya çevirisi de beni çok etkilemiştir. 1980’li yıllarda Atilla İlhan Bilgi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni’ydi. Bir gün beni arayıp “Küçük Prens”i çevirip çevirmeyeceğimi sordu. Seve seve çevirebileceğimi söyledim. Çeviriyi yaparken çeviri yapmanın ne kadar zor ve meşakatli bir iş olduğunu anladım. Bir daha da çeviri yapmadım. Yazarın üslubuna ve ses ahengine bağlı kalmaya çalıştım. Çeviriyi yaparken en dikkat ettiğim husus, ses ahengine bağlı kalmaktı.” 

Baskının özellikleri: Selim İleri’nin “Küçük Prens”ten ayrılırken isimli bir Sonsöz’ü yer alıyor. 

Kapağı: Kapakta Exupéry’nin Küçük Prens’in “prens” kıyafetli olarak resmettiği çizimi kullanılmış.

Kapı Yayınları

Çevirmeni: 
Kapı Yayınları’nın çevirisi de özenli ve öne çıkan “Küçük Prens”lerden. Çünkü çeviri Türk şiirinin ustalarından, “Fahriye Abla” şiiriyle tanınan Ahmet Muhip Dıranas’a ait. Üstelik bu, Türkçedeki ilk çeviri. Dıranas’ın Çocuk Esirgeme Kurumu’nun “Çocuk ve Yuva” dergisinde 1953-54 yılları arasında tefrika edilen bu çevirisi, bu nedenle tatlı bir sürpriz oldu. 

Baskının özellikleri: Küçük boy basılmış olan Kapı Yayınları’nın “Küçük Prensi” bir zamanlar yayımlanan “Çocuk ve Yuva” isimli şefkatli bir dergide yayımlanmış olduğu için bile son derece değerli. 

Kapağı: Orijinal kapak resmi kullanılmış. Sadece gezegen mor renge çevrilmiş.

Büyülü Fener Yayınları

Çevirmeni:
 Jose Saramago’nun “Kabil”, Muriel Barbery’nin “Kirpinin Zarafeti”, Paul Lafarque’nin “Tembellik Hakkı” gibi pek çok önemli kitabın çevirmeni olan Işık Ergüden. Ünlü çevirmen “Küçük Prens” çevirisiyle ilgili olrak şöyle diyor:”Ben, şahsi serüvenimde, çocukken okuduğum Küçük Prens’ten bir şey anlamadığımı, daha ileriki yaşlarda çeşitli vesilelerle tekrar tekrar okudukça eserin kapsamını, hayattaki ve dünyadaki yerini -zihnimi farklı yanları çeldikçe- anladığımı belirtmeliyim. Dolayısıyla bu çeviri süreci de benim açımdan bir anlamda yeniden-okuma oldu ve her yeniden okuma gibi zihnimde kimi izlenimler, izlekler, duygular bırakarak geçip gitti. Öncelikle şiir ve felsefe diyebilirim; sonra da bolca hüzün - ama hüznün içinde (tam da hayatın kendisi gibi) kararlılık, sevinç anları...” 

Baskının özellikleri: Orjinal metne sadık kalınmış. Bir ekleme ya da çıkarma yapılmamış.

Önsöz ya da ek bilgi: Yok
Kapağı: Kapakta Küçük Prens’in gezegenindeki bahçesiyle igililenirkenki halini anlatan orijinal çizim kullanılmış. 

İTHAKİ YAYINLARI

Çevirmeni: 
İthaki Yayınları’ndan çıkacak “Küçük Prens”in çevirisi S. İpek Ortaer Montanari’ye ait. Kendisini Voltaire’in “Candide” ve felsefi bir bilimkurgu öyküsü olan “Micromegas” çevirilerinden tanıyoruz. 

Baskının özellikleri: İthaki Yayınları, orijinale en yakın baskıyı yapmayı amaçladığını söylüyor. Çeviride orjinal kelimelere en yakın karşılıkların kullanıldığı belirtilen çeviride yıllardır bir polemik olan “diktatör” kelimesi kullanılmış. Yayınevi şöyle diyor: “Bu anlamda hiçbir sansür uygulamadık. ‘Lider’, ‘önder’ ya da ‘dediği dedik’ gibi kelimeler kullanabilirdik ancak kitapların isteyerek ya da istemeyerek sansürlenmesiyle ilgili yeterince sıkıntı var zaten. 

Ayrıca kitapta o bölümde eleştirilenin bir Türk diktatör değil, umursamaz ve ‘ye kürküm ye’ci Batı dünyası olduğunu söyleyelim.” 

Önsöz ya da ek bilgi: Kitapta iki adet önsöz bulunuyor, biri çevirmene ait. Exupéry üzerine odaklanan bu önsözde kitabın ithaf edildiği Leon Werth’in de kim olduğu da anlatılıyor. İkinci önsöz ise yazar ve Türkiye’nin en büyük Küçük Prens koleksiyoncularından biri olan Ali Lidar’a ait.
Kapağı: Orjinal kapak. 

REMZİ KİTABEVİ
Çevirmeni: 
Joseph Pulitzer’in yaşam öyküsünü çeviren simultane çevirmen Kerem Topuz, Hıfzı Topuz’un “Kara Çığlık” isimli romanını da Fransızcaya çevirmişti. 

Baskının özellikleri: Remzi Kitabevi, “Küçük Prens”i hem bir “Çocuk Klasiği” hem de daha küçük yaştakiler için büyük boy ve renkli olarak iki şekilde basıyor. 

Kapağı: Kapakta özgün suluboya çizim kullanılıyor. 

KIRMIZI KEDİ YAYINLARI
Çevirmeni: 
“Pi’nin Yaşamı”, “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ’ın Tuhaf Hikâyesi”, “Kral, Bilge ve Soytarı” vd. çevirilerinden tanıdığımız Aylin Yengin. Kırmızı Kedi, “Kitabın 7’den 70’e herkesi hitap ettiğini akılda tutan bir çeviriyi benimsediklerini” söylüyor. 

Baskının özellikleri: Kırmızı Kedi Yayınları Yayın Yönetmeni İlknur Özdemir, “Küçük Prens”in hem çocuk klasikleri hem de yetişkin klasikleri arasına girebilecek bir başyapıt olduğuna dikkat çekerek, “Bu kitabın 70 yıldır eskimeyen mesajını en doğru şekilde aktarmak istedik” diyor.

Önsöz ya da ek bilgi: Yok. 

Kapağı: Kırmızı Kedi, pek çok yayınevinin klasik kapağı kullanacağını tahmin ettiği iç in farklı bir çizim kullanmak istediklerini söylüyor: “Biz yıldızların eklendiği ve Küçük Prens’in prens kıyafetindeki çizimini kullanmak istedik.” 

ŞULE YAYINLARI 

Çevirmeni: Marmara Üniversitesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü ’nde öğrenimini sürdüren Naime Erkovan daha önce Şule Yayınları için Kafka’nın “Seçme Hikâyeleri”ni çevirmişti. 

Baskının özellikleri: Şule Yayınları “Küçük Prens” için üç ayrı renk kapak yapmış: Mor, mavi ve pembe. Kitapla birlikte 2015 takvimi ve 4 farklı renkte çizgisiz defter hediye ediliyor. 

Önsöz ya da ek bilgi: Yok. 

Kapağı: Orjinal kapak üç ayrı renkte basılmış. 

FOM KİTAP

Çevirmeni: “Küçük Prens” 1988 doğumlu Müge Kalender’in ilk çevirisi. 

Önsöz ya da ek bilgi: Yok.

Kapağı: Orjinal kapak

LOTUS KİTAP

Çevirmeni: 1987 Kara Harp Okulu mezunu olan Haktan Birsel Katip Çelebi Üniversitesi öğretim üyesi.

Önsöz ya da ek bilgi: Yok. Ancak yayınevi arka kapak metnini özel olarak hazırladıklarını söylüyor: “İlk kez 1943’te yayınlanan “Küçük Prens”, yazarı Saint-Exupéry’nin vatanı Fransa ve ilk yayınlandığı ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra dünyanın hemen her ülkesinde büyük bir beğeniyle okunmuş birçok küçük ve büyük insanı derinden etkilemiştir. Saint-Exupéry, Küçük Prens’te büyük insanların aptallıklarını ve çocuksu bakışın yitirilmesiyle birlikte işlenen hataları açık yüreklilik ve büyük bir ustalıkla işlemiştir. ‘Bu kitapta aşkı, heyecanı, sevgiyi, yalnızlığı, özlemi, kavuşmayı ve hayatın yalın gerçekliğini bulacaksın’” desek abartmış olmayız. Yaşın kaç olursa olsun, aradığın duyguyu bu kitapta bulacaksın. Okumak için hâlâ çok geç değil.gözler aslında göremez. Kalp ile aramak lâzım.”

Kapağı: Ön kapak görseli olarak “Küçük Prens”i ABD’de yayınlayan Harcourt’un tercih ettiği koyu mavi zeminli gezegeninde yalnız başına duran Küçük Prens, arka kapakta ise gün batımını izleyen Küçük Prens resmi kullanılmış.

SAY YAYINLARI

Çevirmeni: Say Yayınları’nın çevirisi usta çevirmen İsmail Yerguz’a ait. Yerguz, çeviriyi yapmadan önce orjinal metni ve diğer Türkçe çevirileri karşılaştırmış. 
Baskının özellikleri: Yayınevi, “okuyucuya sıcaklık verebilmek için tek renk yan kâğıt ekledik ve kapak arkasına da aynı rengi verdik” diyor; “İki farklı kapak çalışması yaptık. 
Birinde, ‘Küçük Prens’in klasik kapak çizimini kullandık ama lacivert ağırlıklı ve parlak selefonlu olarak. Diğer kapakta ise yine yazarın yine kendi çizimi olan başka bir çizimi bordo çerçeve içinde kuyyandık. Bu tasarımda ayrıca parlak kabartma kullandık.”

Önsöz ya da ek bilgi: Yok.

Altın Kitaplar

Çevirmeni: İki çevirmenli. Fransız yönetmenlerle de çalışan çevirmen, oyun yazarı Sedef Ecer ve yöhetmen ve yapımcı da olan çevirmen İzzeddin Çalışlar. 

Baskının özellikleri: 

İki çevirmen de kitabın çevirisinde herkesin merak ettiği “diktatörlük” vurgusunu kitabın orijinaline sadık kalarak çevirdiler.

Kapağı: Orjinal kapak

Yakamoz Yayınları

Çevirmeni: “Gelecek 10 Yıl”, “Küçük Gandhi’nin Yolculuğu” kitaplarının çevirisini yapan Tayfun Törüner.

Baskının özellikleri: Yakamoz Yayınları tarafından basılan kitabın kapağında “Kokulu Kitap” ibaresi bulunuyor ve kitabın sayfaları “mandalina gibi” kokuyor.


Küçük prens büyük aşk

Aşkta çok şey paylaşırsınız. Yatağınızı, evinizi, bardağınızı, hatta diş fırçanızı... Ya kelimelerinizi? Şimdi size kelimelerini paylaşmış iki sevgilinin hikâyesini anlatacağım. Küçük Prens’in yıllar sonra yeniden basılan efsane çevirisine imza atan Tomris Uyar ve Cemal Süreya’nın hikâyesini…

Yıl 1965... Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’i Bilgi Yayınevi tarafından çift çevirmen imzası ile yayımlanır: R. Tomris ve Cemal Süreya.
R. Tomris o günlerde henüz Turgut Uyar ile evlenip soyadını almamış olan Tomris Gedik’tir. R’si kimilerine göre babaannesi Refia Hanım’dan gelir, kimileri de Richard Tomris diye dalga geçer.
R. Tomris ve Cemal Süreya, hayatı paylaştıkları gibi bir çeviriyi de paylaşırlar. Kolay iş değildir ikisinin de ustası olduğu kelimelerde anlaşmaları. Tomris Uyar, Tanışma Günleri/ Anları kitabında “Bu çevirileri yapmak için Cemal Süreya’nın benim yardımıma gereksinimi yoktu” diye anlatır: “Fransızcayı bilen oydu; bana, onun önerdiği Türkçe karşılıkları benimseyip benimsemediğimi belirtme görevi düşüyordu.”

Uyar, bu çevirilerde ortak seçilmesinin asıl nedenini de bulmuştu: “Dilinin büyüsüne kapılıp çeviriyi özgün metine göre çok daha sevimli, alımlı hale getirebilecek bir şairin bu eğilimini bir anlamda denetleyebilmemdi. Belki de evde sık sık yaptığımız bu tartışmayı somutlamak için bu ürünleri seçmiştik. Günler yetmiyormuş gibi geceleri de uykudan fırlayıp yeni önerileri sigara paketlerinin arkasına yazıyorduk. Gören olsa, dünyayı kurtarmakta kararlı olduğumuzu sanırdı. Birbirimizin diliyle zenginleşiyorduk galiba”.


ÇEVİRİYE İHANET Mİ?

Yıllar içinde Tomris Uyar ile Cemal Süreya’nın yolları hayatta da çeviride de ayrıldı. Aynı Küçük Prens, bu kez yalnızca Cemal Süreya imzasıyla görüldü kitapçı raflarında. Ayrılırken mallar paylaşılır ya, bu çeviri de Cemal Süreya’da mı kalmıştı? 

Yine Tomris Uyar’dan alıyoruz cevabı: “Cemal Süreya’nın sonraları Küçük Prens’i başka bir yayınevinde yalnızca kendi imzasıyla yayımlatma isteğine karşı çıkmadım; maddi koşulların baskısını bilmez miyim? Telefondaki sesinin titremesinden de etkilendim tabii -belki de yaşam süresince yapılabilecek en uygunsuz tekliflerden biriydi- biliyordu ama sıkışmıştı paraca. Tek koşul ileri sürdüm, yeni basımlarını hep benim gözden geçirdiğim çeviriyle artık kendisi oynayacaktı, ben asla! Ortak çeviri, ikiye bölünemezdi bence. Onu bölmek, çeviri sırasında yaşanılan zor ve keyifli saatlere bir ihanetti. Olsun varsın!”


Saint Exupéry ve meşhur uçağı 



Kitabın etkisi o kadar büyük ki Rusya’nın tenha Abakan şehrinde bile Küçük Prens’in heykeli bulunuyor.
* Küçük Prens bugüne kadar 140 milyon adet satıldı, yıllık ortalama satışı 1 milyon adet.  250’den fazla dile çevrildi. Bu dillere adını muhtemelen daha önce duymadığınız Alur dili, Sardunyaca, Toba dili de dahil. Türkçede 15 farklı çevirisi bulunan Küçük Prens’in Çincede 50 değişik versiyonu var. 


Merakla beklenen animasyon ‘Küçük Prens’, 2015’in sonlarına doğru vizyona girecek.
* Operaya, tiyatroya, şarkılara ilham verdi. Sinemada 11 filmi çekildi, sonuncusu ise ekimde vizyona girecek. Filmi Kung-Fu Panda’nın yönetmeni Mark Osborne yönetti, seslendirenler arasında Marion Cotillard, Benicio del Toro, James Franco ve Jeff Bridges var.



* Fransa’nın Euro’ya geçmeden önce kullandığı 50 Franklar’da Saint-Exupéry’nin ‘Küçük Prens’ çizimleri vardı. Üstelik gözle görülemeyecek küçüklükte yazılmış alıntılar da banknotun üzerinde işlenmişti.
* Yazarın doğup büyüdüğü Lyon’daki havaalanı Saint Exupéry’nin adını taşıyor. Yalnızca kendi memleketinde değil, binlerce kilometre ötede de anılıyor. Japonya’nın Hakone şehrinde bir Küçük Prens müzesi kuruldu; Güney Kore’de Gyeonggi-do kentinde Küçük Prens temalı bir köy bulunuyor. Müze ve köy turistlerin uğrak noktalarından.
* Malum, Küçük Prens, B-612 adlı asteroitten (gökcisimi) geldiğini söyler. Uzaybilimciler fanteziyi gerçeğe çevirmekte fazla gecikmedi. 1975’te keşfedilen bir asteroite 2578 Saint-Exupery adı verildi. 1993’teki bir başka keşfe Küçük Prens’in yaşadığı B-612’den esinlenerek 46612 Besixdouze, 2003’te keşfedilen bir diğerineyse ‘Küçük Prens’ adları verildi. 2002’de dünyaya zarar verebilecek asteroitlerin izlendiği vakıfın ismi de B-612.
ORHAN PAMUK’UN GÖZÜNDEN KÜÇÜK PRENS
'Büyük edebiyat çocuksu bir basitliğe dayanır'Küçük Prens, modern edebiyatın en büyük mucizelerinden biri. Bir aristokrat ve pilot olan yazar Saint Exupéry, bu kısa kitapta yaşadığı deneyimi (Sahra çölünde iniş yapmak  zorunda kalan bir uçak)hayal gücüyle bir masala, bir felsefe kitabına, büyükler için yazılmış bir çocuk kitabına çevirerek okuru büyüler. Büyük edebiyatın hem yaşanmışlığa hem de sınırsız hayal gücüne hem karmaşıklığa hem de çocuksu bir basitliğe dayandığını ve bir yazarın yapacağı en iyi şeyin içinden geldiği gibi yazmak olduğunu gösteren parlak bir kitaptır Küçük Prens...

‘Küçük Prens’ savaşları...

Ünlü Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry’nin telif hakları, ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için, 1 Ocak’ta serbest kalınca, şimdiden 20’ye yakın yayınevi, yazarın kült kitabı “Küçük Prens”i yayına hazırladı. Kitapçılarda ya da internet sitelerinde boy gösteren kitapların çoğu, Saint-Exupéry’nin çizimlerinin yer aldığı özgün tasarımla satışa sunuldu. Her biri farklı çevirmenin eseri, farklı boyut ve baskı özelliklerindeki kitapların fiyatları 3.5 ile 15 TL arasında değişiyor. 
1 Ocak öncesine kadar Saint-Exupéry’nin telif haklarının sahibi Mavi Bulut Yayınları, kitabı Sumru Ağıryürüyen’in çevirisiyle okurla buluşturmuştu. Bugün Can Çocuk Yayınları Cemal Süreya-Tomris Uyar, Remzi Kitabevi Kerem Topuz, İthaki Yayınları İpek Ortaer Montanari, Say Yayınları İsmail Yerguz, Notos Kitap ise Orçun Türkay’ın çevirisiyle okurun karşısında. 
Kitabı basan diğer yayınevleri arasındaysa Pupa Yayınları, Zeplin Kitap, Kanyon Yayınları, Şule Yayınları, Lotus Yayınları, Palto Yayınları, Elips Kitap, Tema Yayınları, Doğu Kitabevi ve İlgi Çocuk Yayınları bulunuyor. 
Kitabın yayıncısı bu kadar çok olunca, yayınevlerinin birbirlerinden farklılaşma çabası dikkat çekiyor. Birçoğu, Saint-Exupéry’nin yaptığı, Küçük Prens’i gezegeni “Asteroid B-612”de gösteren orjinal kapak resmini kullanırken, farklı tasarımları tercih eden yayınevleri de var. Notos Kitap, mor ve kırmızı renkli iki farklı kapak; Palto Yayınları da orijinal kapak yanında, ayrı bir kapak tasarımı hazırladı. Remzi Kitabevi, Mavi Bulut Yayınları ise büyük boy, üç boyutlu (pop-up) versiyonu gibi farklı “Küçük Prens”ler sunuyor.
Kitaplar, dış görünüşleri kadar, “içerik”leriyle de farklılaşıyor. Örneğin, Cemal Süreya, özgün dili Fransızca olan “Küçük Prens”teki “l’essentiel est invisible pour les yeux” cümlesini “Gerçeğin mayası gözle görülmez” diye çevirmişti. (Tomris Uyar’la birlikte yaptıkları çeviride de cümle bu şekilde korunmuş.) Say Yayınları’nın kitabında, İsmail Yerguz bu cümleyi “Gözler gerçeği görmez”, Notos Kitap’ın baskısında Orçun Türkay “İşin özü göze görünmez”, Lotus Yayınları’nın çevirmeniHaktan Birsel ise “Fakat gözler aslında göremez” biçiminde çevirmeyi tercih etmiş.
Belli ki, “Küçük Prens” kitabı, Türkiye’de farklı yayınevlerince, farklı çevirilerle yayımlanmaya devam edecek. 


Sonuçta, hangi kitabın daha nitelikli olduğuna okur karar verecek.

ve bunlarda çeşitli yayınevlerinin kitap kapakları çogunluğu özgün kapağı kullanmış:












Ben mavibulut yayınlarından okumuştum, şimdi can, ithaki, kırmıkedi, yakamoz yayınlarını da okumayı planlıyorum :) Peki sizin tercihiniz hangisi oldu? ya da hangisi/hangilerini okumayı planlıyorsunuz? İyi okumalar dilerim...

http://vatankitap.gazetevatan.com/haber/hangi_kucuk_prensi_alalim/1/24058
http://www.zaman.com.tr/kultur_kucuk-prens-aldi-basini-gidiyor_2269448.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BC%C3%A7%C3%BCk_Prens
http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/27882490.asp
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kitap/177931/_Kucuk_Prens__savaslari....html

17 Nisan 2015 Cuma

çocuklukları hapsolmasın...




İçerdeki Çocuklara” Anaokulu

Anneleri cezaevinde olduğu için, parmaklıklar arasında yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası cezaevi çocuklarının oyun ve eğitim imkanlarının iyileştirilmesi için “İçerde çocuk var” adıyla bir sosyal proje başlatıldı.
Projeyle Türkiye genelindeki 7  kadın ceza infaz kurumundaki anaokullarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Projenin ilk adımı Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle İstanbul Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı.

Çeşitli meslek gruplarından 24 duyarlı vatandaşın gönüllü olarak  yola çıkıp, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı ile bir araya gelerek başlattığı İçerde Çocuk Var adlı projenin amacı,  cezaevlerinde, annelerinin hem yatağını hem de  kaderini paylaşan miniklerin hayatına dokunarak geleceklerine katkıda bulunmak. Proje,cezaevi çocuklarına öğrenebilecekleri, eğlenebilecekleri eksiksiz bir anaokulu ortamı oluşturmak, yeşil alanlar yaratarak doğayla tanışmalarını sağlamak, gelişimlerine uygun yemek hazırlanabilecek mutfak inşa etmek ve dış mekan oyun alanı kurarak cezaevi içinde özgür bir yaşam alanı yaratmayı hedefliyor.


İstanbul Bakırköy Cezaevi’nde başlayacak proje kapsamında, mahkum annelerinin kaderini yaşamak zorunda kalan cezaevlerinin masum çocukları için kaynak bulmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar yapılacak. Ayrıca, İstanbul Valiliği’nin izniyle alınan 4528’e gönderilecek SMS’ler ve banka hesap numarasına yapılacak bağışlarla kampanyaya gelir sağlanacak. Böylece, mevcut anaokullarının  iyileştirilmesi ve anaokulu bulunmayan kadın cezaevlerinde de yeni ana okullarının yapılmasında kullanılacak. Hedeflenen anaokullarının çocuklara kazandırılmasından sonra ise proje,  cezaevi çocuklarının dışarıdaki yaşıtları ile eşdeğer eğitim şansına sahip olmalarını sağlamak ve cezaevi yaşam koşullarının iyileştirilmesi için devam edecek. 


İlk adım İstanbul’ da
Türkiye’deki 7 tane kadın ceza infaz kurumunda yaklaşık 5 bin kadın mahkum var. Bunlardan 370 Kadın mahkum, 0-6 yaş arası çocuklarını kendi yatağında yatırarak cezaevinde büyütüyor. Örneğin, İstanbul Bakırköy Kadın Cezaevi’nde mahkum anneleriyle cezaevinde yaşayan 0-6 yaş arası 53 çocuk var. Bakırköy Cezaevi’ndeki çocukların bir kreşi var ancak bu kreşin de iyileştirilmesi, eğitici oyuncak ve kitaplarla yeniden elden geçirilmesi gerekiyor. Projenin ilk adımı da Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle Bakırköy Cezaevi’nde atılacak.

Oyuncak ve oyun arkadaşları yok

Cezaevinde doğan ya da annelerinin kucağında parmaklıklar arkasına gelen, cezaevlerinin masum çocukları, hayatlarının en önemli evrelerini yaşıtlarının sahip olduğu birçok şeyden yoksun, olumsuz koşullarda geçiriyor. Oyun oynama ve eğitim almaları gereken zamanlarını annelerinin koğuşunda, çeşitli suçlardan mahkum, yetişkin kadın koğuş arkadaşlarıyla geçiren çocukların, bu süreçte yaşadıkları deneyim, hayatlarının sonraki dönemlerini özellikle ergenlik ve gençlik yıllarını ne yazık ki derinden etkiliyor. Koğuşlar kalabalık olmasın diye her koğuşa sadece bir çocuğun konulduğu cezaevi çocuklarının oyuncak ve kendi yaşıtı oyun arkadaşları yok.

“İçerde Çocuk Var” projesi ilk adım İstanbul’da Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı. Tüm mimari ve inşaat hazırlıkları tamamlanan anaokulunun çok yakın bir zamanda tamamlanması hedefleniyor. Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu tamamlandıktan sonra Türkiye’de bulunan diğer Kadın cezaevlerine de anaokulu kazandırılacak. Böylece proje ile cezaevi çocukları,  kreş, oyuncak ve oyun arkadaşlarına kavuşacaklar.

Proje ile ilgili detaylı bilgiye www.icerdecocukvar.com sitesinden ulaşabilirsiniz.


Bağış için ;
COCUK yazıp 4528’ e SMS gönderilebilir.
Banka bağışı için; Vakıfbank Kadıköy Şubesi, Şube kodu 012 Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TL)
TR 94 0001 5001 5800 7303 0490 01


TCYOV